Şizofreni Dünyasını Anlamak
Üsküdar Üniversitesi ile şizofreni hastaları, hasta yakınları ve gönüllüler tarafından kurulan Avrasya Şizofreni Derneği "Şizofreni Dünyası" başlıklı bir panel düzenledi.
Davranış Bilimleri ve Sağlık alanında çalışmalar yürüten Üsküdar Üniversitesi ile şizofreni hastaları, hasta yakınları ve gönüllüler tarafından kurulan Avrasya Şizofreni Derneği “Şizofreni Dünyası” başlıklı bir panel düzenledi. Üsküdar Üniversitesi’nde, 20 Mart Çarşamba günü gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü, Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Psikiyatrist Prof. Dr. Hüsnü Erkmen yaptı.
Kişiyi gerçeklerden, dış dünyadan koparıp, kendi içe kapanık dünyasında yaşatan, düşünce, idrak, konuşma ve davranış problemlerine yol açabilen bir beyin hastalığı olan şizofreni, toplumun hakkında en az bilgi sahibi olduğu hastalık olarak da değerlendiriliyor. Toplumdaki bilgi eksikliği ve anlayışsızlık karşısında hastaların ve hasta yakınlarının yaşadıkları zorluklara çözüm üretmek, fikir alışverişinde bulunmak ve kamuoyuna hastalık hakkında bilgi vermek amacıyla Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen “Şizofreni Dünyası” başlıklı panelde hastalık; hekim, psikolog, hasta ve hasta annesi gözünden değerlendirildi. Panelin açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu gerçekleştirdi.
“Şizofreni tedavisinin bulunmasına az kaldı!”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan konuşmasında şizofreni tedavisiyle ilgili önemli bilgiler verdi. Tarhan, “Şizofreni sosyal beyin hastalığı olarak kabul ediliyor. Sosyal becerilerin beyinde biyokimyasal karşılığı var. İrade dışı beynin bir bölgesi farklı komut üretiyor ve kişinin temel yapısına, gerçekliğe uygun olmayan algılamalar ortaya çıkıyor. Son dönemlerde beyin görüntüleme yöntemleriyle tedavide yeni bir umut doğdu. Beyindeki biyolojik bulgular şimdi hastalığının somut ve kontrol edilebilir olduğunu ortaya koyuyor, belirsizliği de gideriyor. Tedaviye ciddi katkı sağlıyor. Bu hastalığın tedavisine ilişkin dünya ölçeğinde ciddi araştırmalar var. Şüpheli gen bulundu ama hala çalışılıyor. Çağ, beyin çağı ve şizofreninin tedavisinin bulunmasına da çok yaklaşıldı. 20 yıl öncesi ile şu an arasında çok fark var. Hasta, hekim ve aile işbirliği çok önemli. İşbirliği olunca şizofreni ile mücadele daha etkili olur” şeklinde konuştu.
Panelde konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan Ömerustaoğlu da “Hayatta hiçbir şeyin tek bir çözümü yoktur” diyerek şizofreni rahatsızlığının da hayatın zorluklarından biri olduğunu sabır, irade, azim ve akıl ile her türlü sorunun üstesinden gelinebileceğini ifade etti.
“Toplum damgalamamalı”
“Zor ama mümkün” sloganıyla düzenlenen panelin moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsnü Erkmen yaptı. Erkmen, şizofreni hastalığının tedavisini bir süreç olarak değerlendirerek bu sürecin hastanın ve yakınlarının hastalığı kabul etmesiyle başlayacağının altını çizdi. Hasta yakınlarının özellikle de ailenin hastalık açısından önemine değinen Erkmen, sözlerine şöyle devam etti: “Hastalığın tedavisinde eskiye oranla şu anda çok daha güçlüyüz. Ancak toplumumuzda bir damgalama var. Bu kişilere çok tehlikeli, bize zarar verecek düşüncesiyle yaklaşılıyor. Bu yaklaşımın kaldırılması gerekiyor. Dünya çapında buluş yapmış, önemli sanat eserleri ortaya koymuş ve insanlığa büyük faydalar sağlamış kişiler var. Zarar verecek bir tarafı yok bu kişilerin. Basın mensuplarına da sesleniyorum. “Şizofreni hastası arkadaşını öldürdü” diye haber vermemek gerekir. Nasıl ki bir şeker hastası, hipertansiyon hastası bir kişiyi öldürdüğünde haberde bu bilgiye yer verilmiyorsa aynı şey şizofreni hastaları için de yapılmalı”.
“Toplum Şizofren ismini hakaret olarak kullanıyor”
Panelistler arasında yer alan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Araştırma Görevlisi Yelda İbdali ise toplumun şizofreniye bakışıyla ilgili önemli bilgiler verdi. İbdali; “Bu hastalığa karşı çok önyargı var toplumumuzda. Haberlere bakıyorsunuz şizofreni özellikle vurgulanıyor, filmlerde heyecan artırmak adına şizofreni ismi öne çıkarılıyor, bu durum ön yargıları tetikliyor. Şizofreniyi hakaret olarak kullanıyor ve değerlendiriyoruz. Bu bir beyin hastalığı, nasıl ki beyin tümörü olana senin beyin tümörün var denmiyorsa şizofreni için de aynı şey. Biz Üsküdar Üniversitesi olarak bu kişilerin yanındayız. Dernekte çalışmalarımız sürüyor. Lisans ve Yüksek Lisans öğrencileriyle ellerimizden gelen desteği kendilerine veriyoruz” şeklinde konuştu.
“Bu hastalık kişisel değil toplumsal bir sorun”
Aynı zamanda hasta annesi olan Avrasya Şizofreni Derneği Genel Başkanı Sevim Alper, “Anne gözüyle şizofreni” başlığı altında yaptığı duygusal konuşmasında “Ben bir dernek başkanı olmakla birlikte aynı zamanda şizofren kızı olan bir anneyim. Bugüne kadar çok sıkıntılar yaşadım. Zaman zaman kapılar yüzümüze kapandı. Onları topluma kazandırmak için dernek kurduk ve sosyal beceri kursları gibi birçok aktivite düzenliyoruz. Toplumdaki şizofreniyle ilgili ön yargıları kırmak için uğraşıyoruz. Devlet tarafından her il ve ilçelerde toplum temelli ruh sağlığı merkezleri, kimsesiz şizofrenler için barınma evleri açılmalı. Biz hasta aileleri gönüllü çalışmaya hazırız buralarda. Bu hastalık kişisel değil, toplumsal bir sorun. Kalıcı bir şeyler yapılmalı. Bütün yük maddi manevi hasta yakınlarının üzerinde. Korumalı yaşam evleri ve korumalı işyerleri hayata geçirilmeli. Ön yargılar değişsin. Yargılamak, ayıplamak, kaçmak çözüm değil. Herkesin biraz daha duyarlı olmasını istiyorum. Elimizi uzattık tutun lütfen…” diyerek şizofreni hastaları ve hasta yakınlarının sorunlarına değindi.
Şizofreni Hakkında
Şizofreni kişiyi gerçeklerden, dış dünyadan koparıp, kendi içe kapanık dünyasında yaşatan, düşünce, idrak, konuşma ve davranış problemleri gösterebilen bir beyin hastalığıdır. Düşünme, algılama ve duygulanım bozukluklarıyla ilgilidir. Kişinin çevresinde olup bitenleri değerlendirme biçimi, olaylara bakışı, diğer insanlarla ilişki hastalığın etkisi ile tekrar şekillenmektedir. Şizofrenide kişi gerçek dünya ile kendi bozulmuş düşünce dünyasını aynı anda ve uyanıkken yaşar. Doğru algılama ve yorumlama biçimleri onun için yabancıdır. Kişinin önceden değer verdiği kavramlar anlamsız hale gelirken kendi dünyasında yarattığı değerler, korkular, düşünceler ön plana çıkar.